Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Yani ortada uzay yoktur. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. 140. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. . Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. e S. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. 140Prof. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. g. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. ” Richard Muller a. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Evrendeki zamanın durumu budur.

Zaman Nedir?

Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. g. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Yani ortada uzay yoktur. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. 140. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. 140Prof. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. e S. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. ” Richard Muller a. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. .  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Evrendeki zamanın durumu budur. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı.