Işıl Özgentürk: Kürt meselesi etnik bir mesele değil, bir Türkiye meselesidir!

 
Işıl Özgentürk: Kürt meselesi etnik bir mesele değil, bir Türkiye meselesidir! Işıl Özgentürk: Kürt meselesi etnik bir mesele değil, bir Türkiye meselesidir!

Aksi takdirde şöyle söylenecek: “Benim neden toprağım yok! Neden aşiret reisleri, gelinlerine kilolarca altın takıyor? Üstelik bu aşiret reisleri politik düzene de hâkim.  Ben de verdiğim bir karardan vazgeçip Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde yaşayanlara ve yaşananlara hiç de yabancı olmayan bir yurttaş olarak kendime sakladığım düşüncelerimi yazmaya koyuldum. Nedeni sosyal demokratların farklı iki aday göstermesiydi. Ve unutulmamalıdır, 12 Eylül’de sadece Diyarbakır Cezaevi’nde işkenceler, öldürülmeler olmadı, o dönemde ülkenin tüm cezaevleri birer işkencehaneydi ve çok ölü oldu. ” PKK baskısı ne kadar doğru bilmiyorum ama “Güneydoğu Anadolu’yu bir biçimde tarif et” deseler “Yarım bırakılmış yatırımlar ülkesi” derim. Bunu hiç unutmadan günümüze gelelim, seçim yaklaşırken tartışılan en önemli konulardan birine: Hiç kuşkusuz DEM Parti’nin (Bu adı hiç benimseyemedim.  Sosyalist öğretiyle büyümüş biri olarak, Kürt meselesinin giderek sadece etnik bir mesele olarak ele alınması beni gerçekten üzüyor. Ve bütün Türkiye de onları tanır. 19 oyla kazandı. Aynı aşiretten biri DEM’den biri AKP’den milletvekili adayı oluyor. Neden benim çocuğum okuyamıyor? Neden ben sadece koyunları otlatan bir çobanım, oğlum da bir çoban olacak!”DEM biraz daha cesur davranıp, yıllardır bölgeden milletvekilliği kapan kişilerin hangi partiden ve aşiretten olduğunu ortaya çıkarıp hesap sorabilir. Bölge neden bir türlü gelişmiyor? Sanıldığının aksine bölgeye devlet teşviki, diğer bölgelere oranla çok daha fazla ama yatırım için para alanlar, temel çıkıp hemen bir mazerete sığınıyorlar: “Fabrikayı yapamıyoruz çünkü PKK baskısı var. Bölgenin gerçek ihtiyacını kale almadan Kürt halkı üzerinden mayalanan bu kişiler en az PKK kadar bölgeye zarar vermişlerdir. Sevgili okurlarım, unutmuş olabiliriz hatırlayalım: Tayyip Erdoğan 1994’te İstanbul Belediye Başkanlığı’nı yüzde 25. Doğu’nun makûs talihi de aşiret düzeni de eriyip giderdi. Öyleyse en başta bu savaş bitmeli. Bir Türkiye meselesidir. Bu en çok kimin işine geliyor? Bölgeye hâkim aşiret düzeninin. Burada suçlanacak olan, düzen ve 12 Eylül cuntasıdır. Bu teşvikler nereye gitti? Kürtlerin partisi şimdiki adıyla DEM, en azından şu çalışmayı yapmalı; ne kadar teşvik verildi, teşvikleri kimler aldı şimdi neredeler?Kürt sorunuyla ilgili konuşmalarda 12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan insanlık dışı işkencelerin PKK’yi doğurduğu, zorunlu göçün bölgede etnik köken anlayışına sığınanları çoğalttığı söylenir. Evet hanımlar beyler, Kürt sorunu bir etnik mesele değil, bir düzen meselesidir. Yapılan konuşmalarda bu durum çarpıtılıyor, lütfen geçmişimize ve tarihimize biraz saygı. Kim adına, geri bıraktırılmış bölge halkı adına. Çok basit bir örnek, sayıları binleri bulan ve bütçeden yüklüce bir para alan korucular hepimiz biliyoruz ki temelde aşiretlerin adamları ve bu amaçla ödenen paraların büyük bölümü aşiretlere gidiyor.  1968’lerde Deniz Gezmiş ve arkadaşları “halkların kardeşliği” sloganını kullanırken Kürtlerin etnik kökenlerinden ötürü değil, bu aşiret düzeninden ötürü sömürüldüklerini işaret etmişlerdir. Devam edeyim, bugünlerde sık sık düşünüyorum: PKK terör örgütü olmasaydı yani yıllardır bütçeden savaşa ayrılan para, tüm ülkede eğitim, sağlık harcamalarına kullanılsaydı neler olurdu?Emin olun, bu olsaydı Türkiye bugün doğusuyla batısıyla çok daha kendine güvenen, çok daha eğitimli yurttaşların yaşadığı, çok daha zengin bir ülke olurdu. Nasıl? Soruya karşı soru: PKK en çok kimin işine yarıyor? Bölgenin aşiret düzeninde kalmasını isteyen, devletin tüm yatırımlarını kendi çıkarları için kullanmayı hedefleyen ve bunu yıllardır yapan aşiret düzeninin, toprak ağalarının. Neyse canları sağ olsun. ",. Namus cinayetleri de biterdi, uyuşturucu yolu da kapanırdı. Doğrudur ancak bunlar Türklerin bir kabahati değil, mevcut düzenin ve 12 Eylül cuntasının işlediği suçlardır. Neyse ki açıkça iktidarın tutsağı ve partisinin de unutturmaya çalıştığı Selahattin Demirtaş’ın sevgili eşi Başak Demirtaş gayet anlaşılır bir karar verip İstanbul’dan aday olmayacağını açıkladı. Uzun meslek hayatım boyunca yirmi yıl içinde defalarca bölgeye gittim, özellikle mağdurlarla pek çok röportaj yaptım ama bir yazımdan dolayı özellikle kadınlarının politik mücadelesini anlattığım bölgede HDP milletvekilleri ve bölge halkı tarafından linç edildim, ölüm tehdidi bile aldım. ) hangi partiyle işbirliği yapacağı, parti olarak büyük kentlerde aday gösterip göstermeyeceği. Tuhaf bir ironi PKK örgütüne sempati duymak nedeniyle de yedi yıl hapis cezasıyla yargılandım.

Işıl Özgentürk: Kürt meselesi etnik bir mesele değil, bir Türkiye meselesidir!

",. Yapılan konuşmalarda bu durum çarpıtılıyor, lütfen geçmişimize ve tarihimize biraz saygı. 19 oyla kazandı.  Ben de verdiğim bir karardan vazgeçip Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde yaşayanlara ve yaşananlara hiç de yabancı olmayan bir yurttaş olarak kendime sakladığım düşüncelerimi yazmaya koyuldum. Kim adına, geri bıraktırılmış bölge halkı adına. Doğu’nun makûs talihi de aşiret düzeni de eriyip giderdi. Sevgili okurlarım, unutmuş olabiliriz hatırlayalım: Tayyip Erdoğan 1994’te İstanbul Belediye Başkanlığı’nı yüzde 25. Devam edeyim, bugünlerde sık sık düşünüyorum: PKK terör örgütü olmasaydı yani yıllardır bütçeden savaşa ayrılan para, tüm ülkede eğitim, sağlık harcamalarına kullanılsaydı neler olurdu?Emin olun, bu olsaydı Türkiye bugün doğusuyla batısıyla çok daha kendine güvenen, çok daha eğitimli yurttaşların yaşadığı, çok daha zengin bir ülke olurdu. Bunu hiç unutmadan günümüze gelelim, seçim yaklaşırken tartışılan en önemli konulardan birine: Hiç kuşkusuz DEM Parti’nin (Bu adı hiç benimseyemedim. Ve bütün Türkiye de onları tanır. Neden benim çocuğum okuyamıyor? Neden ben sadece koyunları otlatan bir çobanım, oğlum da bir çoban olacak!”DEM biraz daha cesur davranıp, yıllardır bölgeden milletvekilliği kapan kişilerin hangi partiden ve aşiretten olduğunu ortaya çıkarıp hesap sorabilir. Uzun meslek hayatım boyunca yirmi yıl içinde defalarca bölgeye gittim, özellikle mağdurlarla pek çok röportaj yaptım ama bir yazımdan dolayı özellikle kadınlarının politik mücadelesini anlattığım bölgede HDP milletvekilleri ve bölge halkı tarafından linç edildim, ölüm tehdidi bile aldım. Ve unutulmamalıdır, 12 Eylül’de sadece Diyarbakır Cezaevi’nde işkenceler, öldürülmeler olmadı, o dönemde ülkenin tüm cezaevleri birer işkencehaneydi ve çok ölü oldu. Öyleyse en başta bu savaş bitmeli. Neyse canları sağ olsun. Nasıl? Soruya karşı soru: PKK en çok kimin işine yarıyor? Bölgenin aşiret düzeninde kalmasını isteyen, devletin tüm yatırımlarını kendi çıkarları için kullanmayı hedefleyen ve bunu yıllardır yapan aşiret düzeninin, toprak ağalarının. Evet hanımlar beyler, Kürt sorunu bir etnik mesele değil, bir düzen meselesidir. Bölge neden bir türlü gelişmiyor? Sanıldığının aksine bölgeye devlet teşviki, diğer bölgelere oranla çok daha fazla ama yatırım için para alanlar, temel çıkıp hemen bir mazerete sığınıyorlar: “Fabrikayı yapamıyoruz çünkü PKK baskısı var. Aksi takdirde şöyle söylenecek: “Benim neden toprağım yok! Neden aşiret reisleri, gelinlerine kilolarca altın takıyor? Üstelik bu aşiret reisleri politik düzene de hâkim. Bölgenin gerçek ihtiyacını kale almadan Kürt halkı üzerinden mayalanan bu kişiler en az PKK kadar bölgeye zarar vermişlerdir. Aynı aşiretten biri DEM’den biri AKP’den milletvekili adayı oluyor.  Sosyalist öğretiyle büyümüş biri olarak, Kürt meselesinin giderek sadece etnik bir mesele olarak ele alınması beni gerçekten üzüyor. Nedeni sosyal demokratların farklı iki aday göstermesiydi. Bu teşvikler nereye gitti? Kürtlerin partisi şimdiki adıyla DEM, en azından şu çalışmayı yapmalı; ne kadar teşvik verildi, teşvikleri kimler aldı şimdi neredeler?Kürt sorunuyla ilgili konuşmalarda 12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan insanlık dışı işkencelerin PKK’yi doğurduğu, zorunlu göçün bölgede etnik köken anlayışına sığınanları çoğalttığı söylenir. ) hangi partiyle işbirliği yapacağı, parti olarak büyük kentlerde aday gösterip göstermeyeceği. Bu en çok kimin işine geliyor? Bölgeye hâkim aşiret düzeninin.  1968’lerde Deniz Gezmiş ve arkadaşları “halkların kardeşliği” sloganını kullanırken Kürtlerin etnik kökenlerinden ötürü değil, bu aşiret düzeninden ötürü sömürüldüklerini işaret etmişlerdir. ” PKK baskısı ne kadar doğru bilmiyorum ama “Güneydoğu Anadolu’yu bir biçimde tarif et” deseler “Yarım bırakılmış yatırımlar ülkesi” derim. Tuhaf bir ironi PKK örgütüne sempati duymak nedeniyle de yedi yıl hapis cezasıyla yargılandım. Burada suçlanacak olan, düzen ve 12 Eylül cuntasıdır. Neyse ki açıkça iktidarın tutsağı ve partisinin de unutturmaya çalıştığı Selahattin Demirtaş’ın sevgili eşi Başak Demirtaş gayet anlaşılır bir karar verip İstanbul’dan aday olmayacağını açıkladı. Doğrudur ancak bunlar Türklerin bir kabahati değil, mevcut düzenin ve 12 Eylül cuntasının işlediği suçlardır. Bir Türkiye meselesidir. Namus cinayetleri de biterdi, uyuşturucu yolu da kapanırdı. Çok basit bir örnek, sayıları binleri bulan ve bütçeden yüklüce bir para alan korucular hepimiz biliyoruz ki temelde aşiretlerin adamları ve bu amaçla ödenen paraların büyük bölümü aşiretlere gidiyor.